1824-1871
Tanzimat’ın ilanı tarihinde henüz 13-15 yaşlarında bulunan Şinasi İstanbul’da Tophane civarında doğmuştur.Tam adı İbrahim Şinasi'dir. Babası 1828 Türk-Rus harbinde şehit düşen bir topçu yüzbaşısıydı. Mustafa Reşit Paşanın yardımı ile 1849 da Paris’e gitti. Burada Fransızca’sını ilerletti, Dğu bilimci ve Academie Française üyesi Samuel de Sacy ile dostluk kurdu. Ünlü Fransız şairlerinden Alphonse de Lamartine, yazar Ernest Renan ve dilbilimci Paul Emile Littre ile tanıştı. Asya Derneği'ne üye seçildi(1851) İstanbul’dan aldığı bir emirle maliyecilik üzerine çalıştı. 1854 de İstanbul’a döndü, bir müddet yine Tophanede çalıştı sonra meclis-i maarif azalığına getirildi.Encümen-i Daniş'te görev aldı. Reşit Paşanın kısa bir müddet için sadaretten ayrılması üzerine göreve gelen Ali Paşa zamanında sakalını kestiği için görevinden alındı. Tekrar Reşit Paşanın sadarete gelmesi üzerine eski vazifesine geri döndü.
Şinasi, Paris’ten döndükten sonra Avrupai eserlerini vermeye başladı. Fransızca’dan yine manzum olarak tercüme ettiği, bazı manzum parçalarını 1858 da Tercüme-i Manzume adıyla çıkarır. Garptan Nazmen tercümecilik Tanzimat edebiyatı ile başladı. Şiirimize ilk manzum tercüme getiren şinasi oldu. La Fontaine’den tercüme ettiği masala kendi de birkaç manzume yazdığı gibi, Jiberg’ten ,La Martin’den ve bilhassa Racines’den tercümeler yaptı.
Şinasi’nin çok heveslendiği adete gaye edindiği iş, Türkiye’de ilk özel gazeteyi çıkarmaktı. Burada halka, halk diye hitap etmek, onlara garbın yeniliklerini ve yeni fikirlerini tanıtmaya çalışmaktı. Şinasi’den büyük teşvik gören Agah Efendi, Mukaddime isimli ilk baş yazısı Şinasi tarafından yazılan Tercüman-ı Ahval gazetesini çıkardı.(22 Ekim 1860)
Şinasi yeni edebiyatın tefrika ve kitap halinde yayınlanan ilk tiyatro eseri Şair Evlenmesi’ni 1860 da Tercüman-ı Ahval’de tefrika ettirdi. Başlangıçta bu gazetede hevesle çalıştı. Fakat 6 ay sonra bilinmeyen bir sebeple gazeteden ayrıldı. Ayrılışından 1,5 ay sonra kendi adına gazete imtiyazı aldı, bu sefer daha tecrübeli olarak, kendi kurduğu özel matbaada, 28 Haziran 1862 de Tasvir-i Efkar’ı yayınlamaya başladı.
Yönetimi eleştirmesi ve Sultan Abdülaziz'e karşı girişilen eylemleri desteklemesi nedeniyle Meclis-i Maarift'teki görevinden alındı(1863).Tasvir-i Efkar’ı Namık Kemal’e bırakarak 1865 de Paris’e gitti. Şinasi’nin bu ikinci gidişinde prens Hazım Mustafa Paşanın yardımıyla geçindiği anlaşılıyor. Aynı prensin davetiyle İstanbul’dan kaçarak Paris’e giden ve Paris’te yetiştirilmeleri Şinasi’ye havale edilen, Namık Kemal, Ziya Paşa ve Ali Suavi ile Şinasi’nin ciddi hiçbir münasebet kurmadığı anlaşılıyor. Şinasi’nin Paris’te kaldığı ve bu ikinci devrede vaktini büyük bir Türk lügatı hazırlamakla geçirdiği anlaşılıyor. 1867 de Şinasi ile Paris’te görüşen Fuat Paşanın onu İstanbul’a dönmeye razı etmesi üzerine İstanbul’a gelir. 12 Eylül 1871 de kafasında beliren bir ur sebebiyle ölür.
Şinasi batı etkisindeki Türk edebiyatının kurucusudur. Tanzimat edebiyatını başlatan, batı edebiyatı yolunda ilk nazı ve nesir türlerinde eser veren Şinasi’dir. İlk şiir çevirileri, ilk yerli tiyatro, ilk makale, ilk noktalama işaretleri, ilk özel Türk gazeteciliği onunla başlar. Akılcıdır, Türk toplumuna yeni bir görüş vermek gayesindedir. Halka karşı sorumluluk duygusu ile doludur. " Halk, vatan, millet " sözcüklerini bu günkü anlamda ilk olarak o kullanıyor. Yazı dilini sadeleştirmek, "gittikçe umum halkın anlayacağı bir dille" yazmak görüşündedir. Şiiri mecazlardan atıp yalın hale koyar. Sanat için sanat ilkesini bırakır, halk için sanat ilkesine bağlanır. Edebiyatımızda ilk defa halk kaynaklarından faydalanır. Dil ve folklor araştırmaları yapar. Eski nazım biçimlerine yeni bir öz, mazmunlu söz yerine konuşma diline giren bir Türkçe yerleştirir. Yeni Türk şiirinin öncüsüdür, Türk şiirini söz oyunlarından kurtarır, şiirimize konuşma dilini getirir. Şiirde ilk kompozisyon bütünlüğü onunla başlar. Divan edebiyatındaki parça güzelliği anlayışına karşı, toplu güzellik konu birliği görüşünü savunmuştur. Tanzimat şiirinin en sağlam mısra yapıcısı, bu günkü şiirimizin yolunu açan Şinasi’dir.
Şinasi kısa cümleli, çıplak fikirli yeni görüşlerle övgülü bir nesir yapısı meydana getirir. Şinasi nesir alnında da kompozisyon yeniliği ile karşımıza çıkar. Eski nesrimiz secilerle süslü, asıl fikirle hiçbir ilgisi bulunmayan sözlerle doludur. Halkın kolaylıkla anlayabileceği tarzda yazan Şinasi, düşüncelerini yalın ve açık bir anlatımla söyler. Söz hünerleri göstermekten kaçınır, yazılarında doldurma sözlere yer vermez, düşüncelerini kısa cümlelerle anlatır. Şinasi’nin Tazimat edebiyatına fikir bakımından getirdiği bir yenilik onun bazı şiirleriyle makale ve fıkralarında cesaretle kullandığı görülen Avrupai kavramlardır.. Şinasi Paris’ten annesine yolladığı mektupta "Dinü, devletü, vatanü , millet yolunda kendimi feda etmek isterim" demiştir. Vatan ve millet yolunda canını verecek kadar bu varlıkların kutsallığını anlamıştır. Vatan şairi, şerefi millet, gayreti milliye gibi yeni terkipler kullanıyor.
Eserleri: Tercüme-i Manzume(1858), Müntehabat-ı Eş’âr(1862), Mustafa Reşid Paşa için Kasideler(1849-1856-1857-1858)’inde Nef’i etkisi vardır. Anlayış olarak Fransız klasiklerine bağlıdır.,,Şair Evlenmesi (1860) Durb-ı Emsali Osmaniye Kitabın ilk basımında 1500 kadar atasözü ile 300 deyim vardır. İkinci basımında bu sayı 2500 e yükselmiştir. Her iki basımda da bazı sözcüklerin okunuşu hakkında açıklamalar yapılmış, örnekler verilmiştir.