MEHMET RAUF (1874-1931)
Servet-i Fünun romancıları arasında önemli bir yere sahip olan Mehmet Rauf 12 Ağustos 1875 tarihinde istanbulda doğdu.Babası Hacı Ahmet Efendi, bir sağlık kurumunda çalışan basit bir memurdu.İlk ve orta öğrenimini Balatdaki mahalle mektebiyle, Soğukçeşme Askeri Rüştiyesi ve Bahriye Mektebi'ni bitirdikten(1893) sonra deniz subayı olarak staj için Girite gönderildi iki yıl kaldı ve 1895 de Kiel kanalının açılış merasiminde bulunmak üzere Almanya'ya gönderildi.Stajının geri kalanını orada tamamladı.
Öğrenimi sırasında Fransızca ve İngilizce‘sini ilerleterek, Alphonse Daudet, Emile Zola, Gustave Flaubert gibi, dönemin Fransa’sının gerçekci yazarlarını okudu. Yurda dönüşünde Trabyada elçilik gemilerinin irtibat subaylığına atandı. Ancak askeri yaşamı fazla sürmedi ve 1908'de subaylıktan ayrılarak yaşamını yazarlık ve yayıncılıkla kazanmaya başladı.
Üç kez evlenen yazar İlk evliliğini, 1901 de Ayşe Sermet Hanım’la yaptı. Ayşe hanım, Tevfik Fikret’in hala kızıdır. Ondan iki kızı oldu. Sonra ilk eşinden ayrılmadan Besime Hanım’la ikinci evliliğini yaptı. Bundan da bir kızı oldu. Sonra Besime Hanım’dan ayrılarak Muazzez Hanım’la evlendi.
Rauf’u ilk etkileyen Ahmet Mithat Efendi’dir. 16 yaşında okuduğu Halit Ziya’nın Nemide adlı romanı onu pek çok yönden hayran bırakmıştır. Nemide romanını ve Halit Ziya’ya olan hayranlığı, ona “Düşüş” adlı uzun öyküsünde esin kaynağı olmuştur.
Mehmet Rauf’un edebî kişiliği, Fransız realist ve natüralist yazarlarının ve son üstadı saydığı Halit Ziya’nın etkisi altında biçimlenmiştir. Hep aşk tutkusu üzerinde duran yazar, Türk edebiyatının ilk başarılı ruh çözümlemesi romanı olan Eylül ile sanatının en yüksek noktasına çıkmıştır. Öteki bütün eserlerinde bir daha o düzeye ulaşamamıştır. Hikâye ve romanlarının hemen hepsinde kendi kişiliğinden sıyrılamamış, bunlarda ya kendi hayatının bazı kesimlerini yansıtmış, ya da eser kahramanları aracılığıyla kendi duygu ve düşüncelerini anlatmıştır.
Mehmet Rauf'un henüz 16 yaşındayken ilk hikayesi 'Düşüş'ü İzmir'e, Halit Ziya'ya gönderdi. Halit Ziya da bu hikayeyi Hizmet adlı gazetede yayınladı.Edebiyat hayatına bu hikayesinin yayımlanmasıyla başlamış oldu.hikâyeleri, resimli gazete'de (Rauf vicdanî adıyla), bir ara yazı işleri müdürlüğünü yaptığı Mekteb dergisinde yayımlandı.Hüseyin Cahit Yalçın, Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin gibi şahsiyetlerle tanışma imkanı buldu.
Bu şahsiyetler gerek dil, gerekse konu itibarı ile Tanzimat şair ve ediplerinden farklıydılar. Fuat da Servet-i Fünun denilen bu grup şahsiyetlerinden fazlaca etkilendi. Servet-i Fünun’da yayımlanan ilk yazısı, “Uzaktan” adlı küçük bir öyküdür. Yazar bazı yazılarında ve eserlerinde Rauf Vicdani, Besim Rauf, Cemil, Jüpon, Ali Necdet, Mehmet Nafiz imzalarını kullanmıştır.
Mektep ve Servet-i Fünun dergilerine yazılar gönderen Mehmet Rauf, edebiyatta batılı anlayışı benimseyen 'Edebiyat-ı Cedide' akımının içinde yer aldı. 1901’de Hüseyin Cahit Yalçın’ın Fransızca’dan çevirdiği Edebiyat ve Hukuk adlı makalesi Fransız Devrimi’ni çağrıştırıyor gerekçesiyle dergi kapatıldı. Yazarlarına da yazım yasağı konuldu.
1908 Meşrutiyeti ile Rauf ‘da hızla gelişen basın yayın alanında yeniden çalışmaya başladı. Bir ara Şule Neşriyat adında bir yayınevi açtı. Mehasin (1908-09) ve Süs (1923-24) adlı iki kadın dergisi çıkardı. Ancak artık amacı geçimini sağlamak olduğundan piyasaya dönük eserler vermeye başladı ve bu yüzden de eski yazım düzeyini hiç bir zaman tutturamadı.
Rauf’un tek yapıtlık bir deha olduğu da söylenebilir. Tanzimat sonrası yine kazanç kapısı olarak gördüğü tiyatro alanında da eserler verdi. Hikayelerinde toplumsal sorunlardan çok bireysel sorunlara yönelen, bu nedenle de psikolojik çözümlemeler yapan yazar, asıl ününü Türk edebiyatında ilk psikolojik roman olarak adlandırılan 'Eylül'le kazandı. Söz konusu romanda soylu bir ailenin genç bireylerini ele alarak evliliğin kurumsal ve ahlaki değerlerine ciddi eleştirilerde bulunan Mehmet Rauf, bir aşk üçgeni ekseninde bireylerin ruhsal durumlarını, romantik bir yaklaşımla ve son derece ayrıntılı olarak değerlendirir.
Romantizm akımından ve Halit Ziya Uşaklıgil ile Paul Bourget'ten etkilenen Mehmet Rauf, eserlerinin çoğunda aşk ve kadın konusunu ele almış, dilde son derece yalın ve anlaşılır olmaya dikkat etmiştir. Birçok roman yazmasına rağmen hiçbirinde Eylül'de olduğu kadar başarılı olamamıştır. Eylüldeki başarısının sebebi diğer Edebiyat-ı Cedide yazarlarına göre eserini daha pürüzsüz ve akıcı bir dille yazmasıdır. Yazar'ın son eseri Halâs'tır. Bir İstiklal Harbi romanı olan Kurtuluş (Halâs), Mehmet Raufun savaş sonrasında, aralarında Halide Edipin de bulunduğu, birkaç arkadaşıyla beraber çıktığı İzmir yolculuğunda tanıklık ettiği olayları anlatır. Mehmet Rauf, Kurtuluş Savaşının olağanüstü koşullarını yaşayan halkımızın içinde bulunduğu sosyal şartların yanı sıra, iç dünyalarını da coşkun bir dille kaleme alır. Yazar, Cumhuriyet öncesi dönemi tasvir ederken, aynı zamanda asker ve aydınların bu dönem hakkındaki düşüncelerini milli hislerle dile getiriyor. Mehmet Raufun yazdığı son roman olan Kurtuluş (Halâs), yayınlandığı yıl okullara tavsiye edilmiş ve yazarı ödüllendirilmiştir.
Hikaye ve romanlarının yanı sıra evlilik içi ve evlilik dışı kadın-erkek ilişkilerini anlatan oyunları da bulunan yazar son yıllarını yoksulluk içinde geçirmiştir. Mehmet Rauf 23 Aralık 1931 yılında, İstanbul'da yaşamını yitirmiştir. Maçkadaki aile mezarlığında gömülüdür.
EN ÜNLÜ ESERİ EYLÜL:
İlk defa 1900-1901 yılları arasında Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilen Eylül'ün kitap halinde ilk baskısı 1901 yılında yapılmıştır.
Rauf'un en önemli eseri olan Eylül; zamanının ilk psikolojik romanı olarak kabul edilir.
Romanda, Suad, Süreyya ve Necib üçlüsü arasındaki aşk-sadakat-evlilik üçgeninde, bu insanların ruhsal çözümlemesi yapılmıştır. Evli bir kadınla, kocasının yakın arkadaşı olan bir adam arasında yaşanan yasak aşk ve bunlardan habersiz kocanın ruhsal durumları, kadının ve erkeğin toplumsal rolleri, dönemi itibariyle cesur bir dille anlatılmaktadır.
Eylül yazarı Mehmet Rauf, edebiyat tarihimizde külleşen bu psikolojik romanın yanı sıra başka romanlar, öyküler ve oyunlar da yazmıştı. Bir de 'mensure'ler, yani düzyazı şiirler. Bu düzyazı şiirlerin bir bölümü, 'Eylül'le aynı yıl (1901) bir kitapta toplanmıştı: 'Siyah İnciler'. Rahim Tarım, 'Siyah İncileri ilk kez -koşut metinler halinde- yeni yazıya aktardı; dil ve ifade özelliklerini koruyarak sadeleştirdi; ayrıca 'düzyazı şiir' konusunu edebiyat tarihimiz ve Mehmet Rauf bağlamında açıklayan kapsamlı bir inceleme yazdı. Kitabın ek bölümlerini oluşturan 'Mehmet Rauf'un düzyazı şiirlerinin alfabetik ve kronolojik listeleri' de 'Siyah İncilerin kalıcılığını arttırıyor.
ESERLERİ:
ROMAN:
Eylül (1901)
Ferdayı Garam (1913)
Karanfil Ve Yasemin (1924)
Genç Kız Kalbi (1925)
Böğürtlen (1926)
Define (1927)
Son Yıldız (1927)
Ceriha (1927)
Kan Damlası (1928)
Halas (1929)
HİKAYE:
İntizar (1909)
Aşıkane(1909)
Son Emel (1913)
Hanımlar Arasında (1914)
Bir Aşkın Tarihi (1915)
Üç Hikaye (1919)
İlk Temas İlk Zevk (1923)
Aşk Kadını (1923)
Eski Aşk Geceleri (1924 )
OYUN:
Ferdi Ve Şürekası (1909, Halit Ziyanın Aynı Adlı Romanından Uyarlama)
Pençe (1909) (1917'de Filme Alındı)
Cindal (1911)
Sansar (1920)
MENSUR ŞİİR:
Siyah inciler (1901)
KAYNAKLAR ;
• Şairler ve yazarlar sözlüğü – Oğuz Ünalmış (2. baskı sayfa 375)
• Ahmet Kabaklı Türk edebiyatı 3 (13. baskı sayfa 270)
• AnaBritannica (cilt 22 sayfa 206)