İzlenimlerin bıraktığı etkileri olduğu gibi göstermeyi amaç edinen sanat akımıdır. Empresyonizm 19. yüzyılın sonlarında Fransa’da doğmuş, oradan Avrupa'ya ve Avrupa dışı ülkelere yayılmıştır. Bu akım 20. yüzyılda dış âlemi bırakarak, iç âlemi anlatmayı gaye edinmiştir.
İzlenimcilik, intibacılık eşanlamları da olan bu akım, tabiatı gerçekte olduğu gibi bütün ayrıntılarına bağlı kalarak değil, ancak ondan edinilen izlenimlerin ölçüsünde ve niteliğinde anlatmaktır. Yazar doğrudan doğruya gerçeği değil de, gördüklerinin kendisinde uyandırdığı duyumları esas tutar.
Empresyonizm, her şeyden önce özgürlüğün sembolüdür. Özellikle empresyonist ressamlar, alışılmış hiçbir kurala uymadılar. Resim sanatında fovizm empresyonizmin bir sonucudur. Empresyonist resmin sağladığı renk egemenliği, fovizmde sınırsız, sistemsiz bir coşkunluk gösterir. Buna renklerin Lirizmi de denilmektedir. Fransız ressamlarından Edgar Degas (1834 - 1914), resimde empresyonizmin kurucularından sayılır.
Ekspresyonizm; objektiflik 'bahanesiyle dış alemi tamamen ortadan kaldırmak gayesinde olduğu halde; empresyonizm, sübjektivist olarak dış alemin bir kısmını vuzuhsuz olarak muhafaza eder.
Empresyonizmin yanı sıra bir de post empresyonizm vardır. Bu akıma göre, heyecanlarla izlenimler belli bir gayeye yönelmelidir. Cezanne' ın şu sözü ilgi çekicidir: «Heyecanları ifade etmenin en iyi yolu onlara hâkim olmaktır.»
Kübistlere göre empresyonizm; süreklilik göstermeyen duyumların, gelip geçici konuların tasvirinden başka bir şey değildir. Doğrudan doğruya konunun kendisi olmayıp duyumlarla yaratılan o konunun belirli bir ışık altındaki görünüşüdür.
Empresyonizmin en uygun tanımı şudur; tabiata bir prizmanın arkasından bakmak... EmpresyonistIer bilimsel gerçekçi metodu Iirizm denebilecek az çok idealist bir hayat görüşüyle birleştirdiler.
Herbert Read
Empresyonizm'in hüküm sürdüğü günden beri, bu dünyanın renklerini yepyeni bir tarzda anlıyor, kavrıyoruz.
Georges DUHAMEL
Empresyonizm; dünya öğelerinin duygusal bir sayımı, onun fizik güzelliklerinin dökümüne bağlı yapma bir sanattır.
GAUGIN
Empresyonistin neşe dolu dünya görüşünde, kaskatı nesneler, bir «duyu verileri» dansına, «görünüşler» parıltısına dönmüştür. Bu, yeni bir gerçekçilik. adına yapılmış ve genel kavramlarla «özlerin» tatsız egemenliğinden kurtulan ve dünyanın geçici görünüşlerine uygun düşeceği tahmin edilen gözlem, gerçekçiliğin temeli diye kabul edilmiştir.
Jean Paul SARTRE
Empresyonizm; renklerin gözde olan karışımıdır. Çünkü resmin üzerindeki renkler gözde yeniden ortaya çıkar.
Paul Cezanne
Empresyonistler
Empresyon; «etki· duygu» anlamında olduğuna göre, empresyonist için «etkici - duygucu» denilebilir. Resimde bu çığırı açan Claude Monet' nin «Doğan Güneş, Empresyon »adlı tablosudur. Jean Paul Sartre: “Monet, bir resimdeki temel öğenin güneş olduğunu söylerken, herhangi bir şeyi kaybetmişlik duygusuna kapılmıyordu.” .
Empresyonist ressamlar, biçimlerin, doğa manzaralarının sertliğini, kesinliğini değil, tatlılığını, yumuşaklığını canlandırmak isterler. Empresyonist tablolar «doğaya açılmış birer pencere» gibi aydınlık ve ferahtır. Empresyonizm resimde; romantizmle realizmden sonradır. Monet, Sisley, Pisaro, Renoir ilk empresyonist resim ustalarıdır. Bunların resimdeki gayeleri; tabiatı kendi renkleri ile tuvalde canlandırmak her an değişen tabiatın bir anlık görünüşünü(spontane) tespit etmektir.
Edebiyatta okuyucunun eserle karşı karşıya gelir gelmez edineceği izlenim gerçeği bu akımın temelidir. François Mauriac şu görüştedir: “Fransız romantizmi ham kalmış bir kaçma teşebbüsü ise, hiç değilse bireysel kaçışlar başarılacak tır. Nerval'in kaçışı, anahtarı Edgar Poe'dan alan Baudelaire'in kaçışı, M. Teste'in ardından gittiği Mallerme'nin, arkalarından son sürrealistlerin soluğu kesilen Lautreaumont ile Rimbaud'un kaçışı. Bütün bu yollar birbirlerinden uzaklaşırlar, ortak bir yönleri varsa o da kaçış yolları olmaları, bir de her kuşaktan «avant-garde» (ilerici-öncü-sıradışı) adını alanları kendilerine çekmeleridir.”
Empresyonist akımın edebiyattaki öncüleri Verlaine, Rimbaud ve Rilke'dir.
İzlenimcilik(Özet)
19. yy.da ortaya çıkmıştır.
Edebiyatta ve resimde gelişerek bütün güzel sanatları etkilemiştir.
Dış dünyada görülen varlığın gerçek yönü değil, kişide bıraktığı izlenimler önemlidir. bu nedenle anlatılan dış dünya değil, dış dünyadaki varlıkların hayale bürünmüş izlenimleridir. Aslında dış âleme, oradaki varlıklara ve nesnelere karşı ilgisizdirler.
Anlam belirginliğinden çok kapalılık yeğlenmiştir, anlamın yoruma uygun olması beklenmiştir.
Sanatın amacı birtakım gerçekleri yansıtmak değildir
Gerçekler kişilere göre değişir ve kişisel değer kazanır
Önemli temsilcileri
Verlaine, Rimbaud, Rilke, Concourd Kardeşler, Joyce
Türk edebiyatında
Ahmet Haşim, Cenap Şahabettin, Ahmet Muhip Dıranas.