-
Sözlük anlamı “çift kanatlı bir kapının kanatlarının her biri”dir.
-
Şiirdeki anlamı, “ölçülü ve anlamlı, bir satırlık nazım parçası”dır.
-
Divan şiirinde bir şiire bağlı olmayan, başlı balına bir anlamı olan mısralara “azade mısra” denir.
-
Vecize düzeyine yükselmiş mısralara “mısra-ı berceste” denir.
-
Sözlük anlamı “ev”dir.
-
Aynı ölçüde ve anlamca birbirine bağlı iki dizeden oluşan nazım birimidir.
-
Divan edebiyatında öncelikle kullanılır.
-
Beyit nazım birimiyle yazılan şiirlerde her beyit başlı başına anlam bütünlüğü arz eder.
-
Beyitte dizeler birbiriyle kafiyeli olabildiği gibi kafiyesiz de olabilir. Bu, beytin, şiirin neresinde kullanıldığına ve kullanıldığı şiirin türüne göre değişir.
-
Sözlük anlamı “kadınlarla âşıkane sohbet etmek”tir.
-
Divan şiirinde en çok kullanılan nazım şeklidir.
-
Aşk, sevgi, güzellik ve içki konularını işleyen şiirlerdir. Lirik bir nazım biçimidir.
-
Konularına göre adlandırılırlar: âşıkâne (garamî, lirik; Fuzulî), rindâne (Bâkî), şûhâne (Nedimâne; Nedim), hikemî (Nâbî)
-
Beyitlerle yazılır. Beyit sayısı 5-15 arasındadır (tek sayılar).
-
Beyitler arasında genellikle konu bütünlüğü olmaz. Ama beyitler arasında anlam bakımından bir uyum olmalıdır. Bunu kafiye ve redif sağlar.
-
Gazelde bütün beyitler aynı konuyu işliyorsa bu tür gazellere “yek-ahenk” denir; bütün beyitler aynı söyleyiş güzelliğindeyse bu tür gazellere de “yek-avaz” denir.
-
İlk beytine “matla” (doğuş yeri) denir. Son beytine “makta” (kesme yeri, sonuç) denir. Şairin mahlâsını söylediği beyte (genellikle son beyit) “mahlâs beyti” denir. Gazelin en güzel beytine de “beytül-gazel” ya da “şah beyit” denir.
-
Kafiye düzeni: aa xa xa xa xa xa
-
Divan edebiyatında Fuzuli, Baki, Nedim, Necati, Taşlıcalı Yahya, Naili ve Şeyh Galip önemli gazel şairleridir.
- Gazeller eskiden bestelenerek okunurdu. Özelikle bestelenmek için yazılmış gazeller de vardır. Gazelleri makamla okuyan kişilere "gazelhan", gazel yazan usta şairlere ise "gazelsera" adı verilir.
GAZEL
Söylemez küsmüş bana cânâne söylen söylesin
N’eyledim ol yâr-ı âlî-şâne söylen söylesin
Nâz ile güftâre gelmezse helâk eyler beni
Ol cefâ vü cevri bî-pâyâne söylen söylesin
Derd-i aşkı gayrdan sorman ne bilsin çekmeyen
Ânı yine âşık-ı nâlâne söylen söylesin
Hâr zahmından neler çektiğimi gülzârda
Bâğbân-ı bülbül-i giryâne söylen söylesin
Baki’yâ dil durmasın güftâra takat kalmadı
Vaktidir ol husrev-i devrâne söylen söylesin
BÂKÎ
-
Kelime anlamı “kastetmek, yönelmek”tir. Terim anlamı, “belli bir amaçla yazılmış manzume”dir.
-
Arap edebiyatından alınmıştır.
-
Beyitlerle yazılır
-
Bölümlerden oluşur. Nesib/Teşbib (giriş), girizgâh, tegazzül, methiye, fahriye dua. (Aşağıda anlatılacak)
-
Türk edebiyatında, din ve devlet büyüklerini övmek için yazılan şiirlerdir.
-
Beyit sayısı genellikle 33-99 arasındadır. Ama daha az veya çok da olabilir.
-
Kafiyelenişi gazeldeki gibidir: aa xa xa xa xa xa ...
-
Türüne, giriş bölümünün konusuna veya redifine göre isimlendirilebilir. Rediflerine göre: Su Kasidesi (Fuzulî), Güneş Kasidesi (Ahmet Paşa)... Konularına göre tevhit, münacat, naat, methiye olmak üzere türlere ayrılabilir. (Nazım türleri başlığı altında anlatılacak.)
-
İlk beytine matla; son beytine makta; en güzel beytine beytülkasid; mahlâs beytine de tac beyit denir.
-
Nefi, kasideleriyle meşhurdur.
-
Kasidenin giriş bölümüdür.
-
Şiir yönünden en ağır basan bölümdür.
-
Bir tabiat tasvirinin yapıldığı veya sevgilinin güzelliklerinin anlatıldığı bölümdür.
-
Bu bölümün konuları bahar, kış, yaz, Ramazan, bayram, nevruz, hamam, gül, sünbül, güneş, söz ustalığı, kalem, gece, savaş, at veya bir güzel olabilir.Kasideler bu bölümde ele alınan konuya göre adlandırılır.
-
Asıl konuya giriş yapmak üzere düzenlenmiş en fazla iki beyitlik bölümdür.
-
Kasidenin sunulduğu kişinin, yani padişahın veya bir devlet büyüğünün övüldüğü bölümdür.
-
Bu bölümde abartılı ve sanatlı bir övgü vardır.
-
Şairin, genellikle medhiyeden sonra bir gazel söylediği bölümdür. Her kasidede bulunmaz.
-
Şairin kendini övdüğü bölümdür. Burada da şair abartılı bir ifade kullanır.
-
Şairin, kendisi ve övdüğü kişi için Allah’tan yardım dilediği bölümdür. Bu bölümde şairin mahlâsı geçer ve bu mahlâs beytine “taç beyit” ya da “şah beyit” denir.
-
Kasidenin en güzel beytine beytü’l-kasid denir.
-
Kelime anlamı “ikili, ikişer ikişer”dir.
-
İran edebiyatından alınmıştır. İran edebiyatında Firdevsî’nin Şehname’si ünlüdür.
-
Klâsik halk hikâyeleri, destanî konular, aşk hikâyeleri, savaşlar, dinî ve felsefî konuları işlenir
-
Konu ne olursa olsun olaylar masal havası içinde anlatılır.
-
Konularına göre sınıflandırılırlar: aşk, din ve tasavvuf, ahlâk ve öğreticilik, savaş ve kahramanlık, şehir ve güzelleri, mizah.
-
İran edebiyatından alınmış nazım şeklidir.
-
Divan edebiyatının en uzun nazım şeklidir (beyit sayısı sınırsızdır). 20-25 bine kadar çıkabilir.
-
Mesnevi de bölümlerden oluşur: Önsöz, tevhit, münacat, naat, miraciye, 4 halife için övgü, eserin sunulduğu kişiye övgü, yazış sebebi, asıl konu, sonsöz.
-
Mesnevide her beyit kendi içinde kafiyelidir: aa bb cc dd ee ...
-
Divan şiirinde beş mesneviden oluşan eserler grubuna (bugünkü anlamıyla setine) “hamse” denir.
-
Mevlânâ, Fuzulî, Şeyhî, Nabî ve Şeyh Galip (Hüsn ü Aşk) önemli hamse şairlerimizdir.
-
Bizde Leylâ vü Mecnun (aşk; Fuzulî), Hüsrev ü Şirin, Harname (hiciv; Şeyhî), Yusuf ü Züleyha, İskendername (tarihî, destanî; Ahmedî),
-
İki beyitten oluşur.
-
Kelime anlamı “parça, bölük, cüz”dür.
-
Terim anlamı “kafiye düzeni ‘xaxa’ şeklinde olan nazım biçimi”dir.
-
Dörtlük de denir.
-
Değişik konularda yazılır: önemli bir düşünce, hikmet, nükte, yergi.
-
Mahlâs bulunmaz.
-
Kelime anlamı “artmış, çoğalmış”tır.
-
Gazelin özel biçimidir.
-
Uzun dizelere kısa bir dize ekleyerek yazılır. İki kısa dize de eklenebilir. Matla beyti yoktur.
-
Uzun mısralara eklenen kısa mısralara ziyade denir.
-
Konu bakımından gazelden farkı yoktur.
-
Uzun mısraların ölçüsü “mefûlü / mefâîlü / mefâîlü / feûlün”, kısa mısraların ölçüsü “mefûlü / feûlün”dür.
-
Diğer özellikleri gazelle aynıdır.
-
İran edebiyatından geçmiş bir nazım biçimidir.
-
Tek dörtlükten oluşur.
-
Kafiye şeması: “aaxa” şeklinededir.
-
Kendine özgü aruz ölçüleriyle yazılır. Bu kalıplar “mef û lü” ile başlar, “fa’ul” ya da “fa” ile biter.
-
Rubailerde şair, dünya görüşünü, felsefesini, tasavvufi düşüncesini, maddi ve manevi aşkını özlü bir biçimde işler.
-
Az sözle çok şey söylemek esastır.
-
İran edebiyatında Ömer Hayyam; edebiyatımızda ise Mevlânâ, Nabi, Nedim, Yahya Kemal ve Arif Nihat Asya önemli rubai şairleridir.
Aklı az olanın parası çok madem,
Getir şu şarabı, alın aklımızı:
Belki böyle beğenir bizi el alem!Dünyada akla değer veren yok madem,
Aklı az olanın parası çok madem,
Getir şu şarabı, alın aklımızı:
Belki böyle beğenir bizi el alem!
Bir gelmemiş an için de feryad etme
Geçmiş gelecek masal bütün bunlar hep
Eğlenmene bak ömrünü berbad etme
Ömer Hayyam
-
Türklerin yaratıp Divan şiirine kazandırdığı nazım şeklidir. Maninin karşılığı sayılabilir.
-
Tek dörtlükten oluşur.
-
Kafiyelenişi rubaiyle aynıdır. aaxa
-
Manide olduğu gibi cinaslı uyak kullanılır.
-
Halk şiirinde 11’li kalıpla söylenen mani biçimindeki şiirlere de tuyuğ denir.
-
Aruzun yalnız “fâilâtün fâilâtün fâilün” kalıbıyla yazılır.
-
Rubaide işlenen konular tuyuğda da işlenir.
-
Edebiyatımızda Kadı Burhaneddin, Nesimi ve Ali Şir Nevai önemli tuyuğ şairleridir. aaba
Cana can vermeyenin ne canı var
Can verenin adı ile sânı var
Er kişinin metaı erlik olur
Cevherinin la'l ile mercanı var
Kadı BurhaneddinDilberün işi ‘itâb u nâz olur
Çeşmi câdû gamzesi gammâz olur
Ey gönül sabr it tahammül kıl ana
Yâre irişmek işi az az olur
Kadı Burhaneddin
-
Musammatlar dört ya da daha fazla mısralı bentlerden oluşan şiirlerdir.
-
Bent denilen dört mısralık bölümlerden meydana gelen bir nazım şeklidir.
-
En az üç en fazla yedi bentten oluşur.
-
Aruzun her ölçüsüyle yazılabilir.
-
Her konu işlenebilir. Özellikle felsefî konular ve aşk...
-
aaaa bbba ccca ... ya da bbba ccca ddda ...
-
Bazen dördüncü mısralar nakarat olabilir.
-
Nedim, Fuzuli
Gül yüzünde göreli zülf-i semen-sây gönül
Kuru sevdada yiler bi-ser ü bî-pay gönül
Dimedüm mi sana dolaşma ana hay gönül
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vay gönülBiz hâk itdi hevâ yolina sevda n'idelüm
Pây-mal eyledi bu zülf-i semen-sâ n'idelüm
Kul idinmezdi güzeller bizi illâ n'idelüm
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vay gönülÇin-i zülfünden umar nafe-i hoş-bûy murâd
Bu hevâ yolına yıllarla yiler nite ki bâd
Ol dahı sencileyin itmedi ben hastayı yâd
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey gönülFelegün nûş iderem nîşini sağarlar ile
Doğradı har-ı cefa bağrumı hançerler ile
Baş koşam dimez idüm ben dahı dilberler ile
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vay gönülYarun itden cog uyar ardına ağyar diriğ
Bize yâr olmadı ol şuh-i sitem-gâr diriğ
Kıldı bir dil-ber-i hercâiyi dil-dar diriğ
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vay gönülBen dimezdüm ki hevâ yoluna ser-bâz delem
Ney-i ışkunla gâmun çengine dem-sâz gelem
Dir idüm ışk kopuzın uşadam vaz gelem
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vay gönülDil dilerken yüzinün vaslini cândan dahî yiğ
Bir demin görür iken iki cihandan dahi yiğ
Akdı bir serve dahi âab-i revândan dahi yiğ
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vay gönül...
Ahmed’em kim okınur nâmum ile nâme-i ışk
Germdür sözlerümün sûzile hengâme-i ışk
Dil elinden biçilübdür boyuma câme-i ışk
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vay gönül
Ahmed Paşa
-
Türklerin Divan edebiyatına kattığı nazım şeklidir.
-
Aşk ve güzellik konularını işler
-
Bestelenmek üzere yazılmış şiirlerdir.
-
Bu yüzden bent sayısı azdır.
-
Konu genellikle aşk, sevgi, sevgili, içki ve eğlencedir.
-
Kafiye düzeni murabbaa benzer. Ama farklı da olabilir:
-
Nedim bu nazım şeklinin en önemli şairidir. Enderunlu Vasıf ve Enderunlu Fazıl da şarkı yazmışlardır. Yahya Kemal’in de şarkıları vardır.
Gidelim serv-i revânım yürü Sa'd-âbâd'a
İşte üç çifte kayık iskelede âmâde
Gidelim serv-i revânım yürü Sa'd-âbâd'a
Gülelim oynayalım kâm alalım dünyâdan
Mâ'-i Tesnîm içelim Çeşme-1 Nev-peydâdan
Görelim âb-ı hayât akdığın ejderhâdan
Gidelim serv-i revânım yürü Sa'd-âbâd'a
Geh varub havz kenarında bırâmân olalım
Geh gelüb Kasr-ı Cinân seyrine hayran olalım
Gâh şarki okuyub gah gazel-hân olalım
Gidelim serv-i revânım yürü Sa'd-âbâd'a
İzn alub Cum'a namazına deyû mâderden
Bir gün uğrulayalım çerh-i sitem-perverden
Dolaşub iskeleye doğru nihân yollardan
Gidelim serv-i revânım yürü Sa'd-âbâd'a
Bir sen ü bir ben ü bir mutrib-i pâkîze-edâ
İznin olursa eğer bir de Nedîm-i şeydâ
Gayrı yârânı bugünlük edib ey şuh feda
Gidelim serv-i revânım yürü Sa'd-âbâd'a
-
Kelime anlamı “dörtleme, dörtlü duruma getirme”dir.
-
Bir gazelin beyitlerinin üstüne başka bir şair tarafından aynı ölçü ve uyakta ikişer dize eklenerek yazılan murabbaa denir.
-
Kafiye şeması: (aa)aa (bb)ba (cc)ca (dd)da (ee)ea ...
-
Her bendi beş dizeden oluşan nazım biçimidir.
-
Her konuda yazılabilir.
-
Aruzun her kalıbıyla yazılır.
-
Bu biçimde şarkılar da yazılabilir.
-
Muhammesin özel bir biçimidir.
-
Sadece “mefûlü mefâilün faûlün” kalıbıyla yazılır.
-
bbbba cccca dddda eeeea.
-
Şeyh Galip, Hüsn ü Aşk’ta kullanmıştır.
-
Kelime anlamı “beşleme, beşli hâle getirme”dir.
-
Bir şairin gazelinin beyitlerinin üstüne aynı ölçü ve kafiyede üçer mısra ilâve edilerek yazılmış muhammese denir.
-
Kafiye düzeni (aaa)aa (bbb)ba ...
-
Tahmisin başka bir biçimidir.
-
a(aaa)a b(bbb)a c(ccc)a ...
-
Bentleri altı dize olan nazım biçimidir. çeşitli konularda yazılır.
-
Tahmis gibidir.
-
Bentleri yedi dizelidir.
-
Bentleri sekiz dizelidir.
-
Bentleri 9 dizelidir.
-
Bentleri 10 dizelidir.
-
Bentlerle kurulan uzun bir nazım biçimidir.
-
Yaşamdan, talihten şikayet; felsefi düşünceler, dini, tasavvufi konular ve toplumsal yergilerin işlendiği şiirlerdir.
-
En az beş en fazla on bentten oluşur.
-
Her bent de beş ila on beyitten oluşur.
-
Bentlerin kafiye düzeni gazele benzer.
-
Her bendin (terkib-hane, kıta) sonunda vasıta beyti denen bir beyit vardır.
-
Her bendin sonunda farklı vasıta beyitleri kullanılır. Bunlar bentlerden ayrı olarak kendi aralarında uyaklanır.
-
Bentlerin kafiyelenişi gazeldeki gibidir.
-
Edebiyatımızda Bağdatlı Ruhi ve Ziya Paşa bu türün iki önemli şairidir. İkisi de toplumsal konularda yazmıştır.
Terkib-i Bend / Bağdatlı Ruhi
1. bent
Sanman bizi kim şîre-i engûr ile mestiz
Biz ehli harâbâtdanız mest-i Elest'iz
Ter-dâmen olanlar bizi âlûde sanır lîk
Bizi mâil-i bûs-ı leb-i câm ü kef-i destiz
Sadrın gözedüp neyliyelim bezm-i cihânın
Pây-ı hum-ı meydir yerimiz bâde-perestiz
Mâil değiliz kimsenin âzârına ammâ
Hâtır-şirken-i zâhid-i peymane-şikestiz
Erbâb-ı garaz bizden irâğ olduğu yeğdir
Düşmez yere zîrâ okumuz sâhib-i şastız
Bu âlem-i fânîde ne mîr ü ne gedâyız
Âlâlara âlâlanırız pest ile pestiz
Hem-kâse-i erbâb-ı diliz arbedemiz yok
Meyhânedeyiz gerçi velî aşk ile mestiz
Biz mest-i mey-i meygede-i âlem-i cânız
Ser-halka-i cem'iyyet-i peymâne-keşânız
6. bent
Vardım seher-i taât içün mescide nagâh
Gördüm oturu halka olup bir nica gümrâh
Girmiş kimisi vahdete almış ele tesbih
Her birisinün vir-i zebânı çil ü pencâh
Didüm ne sayarsız ne alırsuz ne satarsız
K'asla dilinüzde ne nebi var ne hod Allah
Didi biri kim şehrimizün hâkim-i vakti
Hayretmek için halka gelür mescide her gâh
İhsânı ya pencâh u ya çildür fukarâya
Sabreyle ki demdür gele ol mir-i felek-câh
Geldiklerini mescide bildüm ne içündür
Yüz döndürüb andan dedüm ey kavm olun âgâh
Sizden kim ırağ oldı ise Hakk'a yakındur
Zira ki dalâlet yoludur tuttuğunuz râh
Tahkik bu kim hep işimiz zerk ü riyâdır
Taklide siz taâtiniz cümle hebâdır
-
Biçim ve uyak bakımından terkib-i bende benzer.
-
Farklardan biri vasıta beyitlerinin her bendin sonunda aynen tekrarlanışıdır.
-
Konu bakımından da fark vardır: Genellikle Tanrı’nın gücü, evrenin sonsuzluğu, doğanın ve yaşamın karşıtlıkları işlenir.
-
Ziya Paşa.
-
Allah’ın birliğini ve yüceliğini konu edinen ve kaside nazım biçimiyle yazılan şiirlerdir. Tevhit ve münacat divanlarda en başta yer alır. En tanınmış tevhit Nabi’nindir.
-
Allah’a yalvarıp yakarılan ve ondan af dilenen şiirlerdir. Genellikle kaside nazım şekliyle yazılırlar. Tevhit ve münacat divanlarda en başta yer alır.
-
Hz. Muhammed’ı öven ve kaside şekliyle yazılan şiirlerdir. Hz. Muhammed’in türlü vasıfları ve mucizeleri anlatılır. En tanınmış naat Fuzuli’nin Su Kasidesi’dir.
-
Ölen kişilerin ardından söylenen yas şiirleridir. İslamiyet öncesi edebiyattaki adı sagu, halk edebiyatındaki adı ise ağıt’tır.Genellikle terkib-i bend ve kaside nazım şekliyle yazılır.
-
Ünlü bir kişiyi övmek için kaside şekliyle yazılan şiirlerdir. Ya padişah, vezir, şeyhülislâm gibi yaşayan devlet büyüklerine ya da 4 halife ve başka din-tarikat ulularına yazılır. 4 halife için yazılanlara “medh-i çehar-yar-ı güzin” denir. Medhiyelerde ve hicviyelerde abartılı bir üslûp vardır.
-
Dönemin ünlü methiye şairleri olarak Ahmedî, Şeyhî, Yazıcıoğlu Mehmed, Cem Sultan. Kemal Ümmî, Ahmed Paşa, Necâtî Bey, Mihrî Hatun, Mesîhî, Cemâlî, Tâ-cîzâde Câ'fer Çelebi sayılabilir. XVI. yüzyılın methiyecileri içinde yer alan Bakî, Hayalî, Nev'î, Hayretî, Cinânî, Yahya Bey, Zatî gibi şairler arasında otuz yedi methiyesiyle Fuzûlî'nin ayrı bir yeri vardır. XVII. yüzyılda medih kasidelerinin başlıca şairleri Ali Çelebi, Arif, Cevrî, Fehîm-i Kadîm, Hâletî, Nâbî, Nâdirî ve Sabit gibi isimlerdir. XVIII. yüzyılda nitelik açısından daha sönük olduğu görülen methiyeler üzerinde yeterli inceleme bulunmamakla beraber Nedîm. Şeyh Galib, Nazîm Yahya, Hoca Neşet, Sünbülzâde Vehbî ve Enderunlu Fâzıl dikkat çekmektedir. XIX ve XX. yüzyıllarda divan şiirine rağbetin azalması sebebiyle methiyelerde de büyük bir düşüş görülmektedir. Önemli şairlerin methiyeleri yok denecek kadar azalmışken taşralı bazı isimlerin bu türe daha çok rağbet ettiği anlaşılmaktadır. Devrin methiye yazarları arasında Şinâsi, Ziya Paşa, Nâmık Kemal, Âdile Sultan, Şeref Hanım gibi ünlü isimleri, Süleyman Şâdî, Kuddûsî, Fehmî gibi az tanınmış şairleri, Halil Nihat Boztepe gibi Atatürk'e övgü yazmış Kişileri zikretmek mümkündür.